Brezilya’da düzenlenen COP30’un gündemi çok yoğun. Ülkelerin iklim taahhütlerinden ormanların korunmasına kadar beş temel konu, yalnızca zirvenin değil, dünyanın geleceğini de etkileyecek.

Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi (COP30), 2025 yılında Brezilya’nın Belém kentinde, Amazon’un kalbinde yapılıyor. Bu yılın müzakereleri, yalnızca yeni taahhütleri değil, aynı zamanda önceki sözlerin ne kadarının tutulduğunu da ortaya koyacak. Beş başlık öne çıkıyor: finansman, adil geçiş, orman koruma, katılım eşitliği ve Paris Anlaşması hedeflerine bağlılık.
İlk gündem, ülkelerin 2015’te verdikleri sözleri tutup tutmadığı. Paris Anlaşması uyarınca her ülkenin beş yılda bir yenilediği iklim planları, küresel sıcaklık artışını 1.5 °C ile sınırlamak için kritik önemde. Ancak şu ana kadar yalnızca 79 ülke planlarını teslim etti. Bu ülkeler, toplam küresel emisyonların yüzde 64’ünü kapsıyor; geriye kalan büyük dilim hâlâ belirsizlik içinde. Bu tablo, iklim hedeflerinin hâlâ kağıt üzerinde kaldığını gösteriyor. İkinci başlık, paranın nereden geleceği. Gelişmekte olan ülkeler, iklim kriziyle mücadele için hem uyum hem de dönüşüm yatırımlarında büyük finansman açıklarıyla karşı karşıya. Zengin ülkelerin vaat ettiği destekler ise hâlâ hedefin çok gerisinde. Bu durum, küresel adalet tartışmalarını yeniden alevlendiriyor: Kirletenler ödemiyor, etkileri yaşayanlar bedelini ödüyor.
Adil Geçiş
Üçüncü kritik konu “adil geçiş.” Fosil yakıtlardan uzaklaşırken işçilerin, üreticilerin, bölgelerin geleceği ne olacak? Düşük karbon ekonomisine geçişin sosyal yönü hâlâ net tanımlanmış değil. Bu da dönüşüm sürecinde bazı toplumların geride kalma riskini büyütüyor. Ev sahibi Brezilya’nın gündeminde ise Amazon ormanları var. Gezegenin akciğerleri sayılan bu dev ekosistem, küresel karbon dengesini korumada hayati bir rol oynuyor. Ancak ormansızlaşma, madencilik ve tarımsal genişleme baskısı sürüyor. COP30’un Amazon’da yapılacak olması, sembolik olduğu kadar zorlayıcı da bir tercih: Dünya, en büyük doğal karbon yutağını koruyup koruyamayacağını tartışacak. Son olarak, zirvenin adil bir temsiliyet içinde yürütülüp yürütülmeyeceği tartışma konusu. Küçük ve düşük gelirli ülkeler, finansal ve lojistik nedenlerle masada tam yer alamıyor. Bu da müzakerelerin meşruiyetini zedeliyor. İklim adaletinin yalnızca hedeflerde değil, karar süreçlerinde de sağlanması gerektiği her zamankinden daha fazla vurgulanıyor.
COP30, yalnızca diplomatik bir buluşma olmayacak; iklim politikalarının güven testine dönüşecek. Dünya, verdiği sözleri tutup tutamayacağını artık kendi geleceğiyle birlikte ölçüyor.
Kaynak: The Guardian
