Başlıkta yer alan soru aslında tüm gençlerimize hitap ediyor. Neden mi?

80 yılı ve öncesi doğumlu olanlar bilirler, çiftçiler genelde orta yaş erkek ve kadınlardan oluşur, her tarlaya gidildiğinde mahsullere birer evlat edası ile özenle bakılır, sulanır, doğal gübreleme yapılır ve hasat zamanı ise büyük bir sevinç ve heyecanla mahsul toplanarak satışı gerçekleştirilirdi. Son yazdığım cümleyi okurken “ne güzel günlerdi o zamanlar” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet, çok güzel günlerdi o günler, fakat o günleri böylesine özler hale de kendi elimizle getirmedik mi?
1990 sonrası AB ve ABD’nin köylülüğü bitirme ve sanayileşme politikası kendi bölgelerinde düzenli bir şekilde gerçekleşmişti. Fakat Türkiye bu değişime hazır olmamasına rağmen köylülüğün sanayileşmeye doğru evrilmesi çiftçilik ve tarımı yavaş yavaş bitirmeye doğru gitmeye başladı. 1990’lı yılların sonuna gelindiğinde ise artık çiftçi, verdiği emeğin karşılığını alamamaya, gözü gibi emek vererek büyüttüğü mahsullerinin tarlada çürüdüğünü görmeye başladı. 2000’li yılların ortalarına gelindiğinde ise Ziraat Odası Genel Başkanı 22 Eylül 2005 tarihinde büyük bir miting düzenleyip çiftçiliğin kanayan yaralarını hükümetin görmesi ve çözüm bulmasını istemişti.
Hükümet yetkilileri tarım ve çiftçiler için ne yaptılarsa da maalesef tarım ülkesi olan Türkiye, tarım sektöründe her geçen gün daha da geriye gitmeye başladı. Aslında çiftçiye en büyük zararı aradaki komisyoncular veriyordu. Tarladan 7-8 TL’ye aldıkları mahsul, büyük kentlerde 35-40 TL’ye satılıyor, aradaki fark komisyoncular ve marketlerin kasasına giriyordu. Aslında bu tutum altın yumurtlayan tavuğu kesmek gibi bir durum iken gerek hükümet gerekse yetkili tüm kurumlar buna ses çıkarmıyordu.
Her yıl bir önceki yıla göre daha çok zarar etmeye başlayan çiftçi, kendinden sonra gelen kuşak için artık çiftçiliği değil, üniversite okumayı ve memuriyet, farklı iş kolu vb. sektörlere yönlendirmeye başladılar. İşte bu değişim ülkede tarım ve çiftçiye vurulan büyük darbenin ilk başlangıcı oldu. Her geçen gün sayıları daha da azalan çiftçiler sayesinde tarım ülkesi olan Türkiye, artık birçok gıda ürününü ithal etmeye başladı. Oysa sanayileşmedeki asıl amaç ne idi? Dışa bağımlılığı azaltarak üretimi kendi sanayilerimizde yapmak. İyi de şu en önemli konular atlanarak uzun vadede hayatta kalmak olanaksız. Bilinçli çiftçi, nitelikli tarım ve kendine yetebilecek gıda üretimi.
Doğal kaynakların korunması, çiftçinin desteklenmesi, ata tohumu ile yeniden üretimler yapılarak mevsiminde nitelikli tarımın geliştirilmesi ve bunun sürdürülebilir olması ülke bekası için en önemli konulardan biridir.
Buraya kadar yazdıklarımı düşünerek yeniden soruyorum, çiftçi olmak ister misiniz?
