Milan’daki ilk dikey ormanın üzerinden 10 yıl geçti. Bu süre zarfında proje, hem mimaride hem de kent yaşamında doğayla uyumlu bir dönüşümün simgesi haline geldi.

2007 yılında İtalyan mimar Stefano Boeri, Dubai çölünde yükselen ve enerji israfına neden olan cam, seramik ve metal kaplı gökdelenlerin inşaatını izlerken radikal bir fikir geliştirdi: “Camla değil, yapraklarla kaplı biyolojik kuleler tasarlamak.” Boeri’nin bu fikri, Milano’nun kuzeyinde ihmal edilmiş bir sanayi bölgesinde yükselen iki kuleye hayat verdi. Sonuç: Dünya’nın ilk “dikey ormanı”, Bosco Verticale.
Bugün 10 yaşında olan ve çok sayıda uluslararası ödül kazanan bu yapı, bina cephelerini saran bitkiler sayesinde iç ve dış mekân sıcaklığını ortalama üç dereceye kadar düşürüyor. “Uçan bahçıvanlar” tarafından bakımı yapılan yeşil cepheler, sadece estetik değil aynı zamanda iklim dostu bir yaşam alanı sunuyor. Stefano Boeri Architetti tarafından yayımlanan Bosco Verticale: Bir Dikey Ormanın Morfolojisi adlı yeni kitap ise, bu ikonik projenin gelişimini, doğayla mimarinin nasıl entegre olabileceğini ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini ele alıyor.
Dikey Ormanlar, Dünya Genelinde Yayılıyor
Bosco Verticale’nin ardından doğayı kent yaşamına dahil eden dikey orman projeleri küresel ölçekte artmaya başladı. Dubai’den Denver’a, Anvers’ten Virginia’ya kadar birçok şehirde benzer yapılar yükselirken, Afrika’daki ilk dikey ormanın inşasına bu yıl Kahire’de başlanması planlanıyor. Konseptin erişilebilirliğini sorgulayanlara cevap niteliğindeyse Hollanda’nın Eindhoven kentindeki Trudo Dikey Ormanı oldu. 2021 yılında tamamlanan ve kira üst sınırı 600 avro olan sosyal konut projesi, sürdürülebilir mimarinin lüks olmadığını ortaya koydu.
Fransa’nın Montpellier kentinde yapımı süren “Gizli Bahçeler” adlı orman konut projesinin üçte biri de uygun fiyatlı konutlara ayrıldı. Paris merkezli Vincent Callebaut Architectures tarafından tasarlanan proje, çatı tarımı, su geri dönüşümü gibi uygulamalarla doğayla bağ kurmayı teşvik ediyor. “Bu yapı, ekolojinin bir kısıtlama değil yaşam felsefesi olduğunu gösteriyor,” diyen mimar Callebaut, aynı zamanda Rainbow Eucalyptus ağacından esinlenilen Cebu’daki “Gökkuşağı Ağacı” projesiyle de dikkat çekiyor. Yapının canlı cephesinin korunması, 300 dairenin sakinlerinin iş birliğine dayanıyor. Ortak seralar ve kent arıcılığı gibi unsurlar sayesinde sakinler arasında sosyal bağların güçlenmesi hedefleniyor.
İnsan ve Doğa Arasında Yeni Bir Denge
Dikey ormanlar yalnızca yeşil cepheleriyle değil, sundukları yaşam felsefesiyle de şehir hayatında yeni bir denge kurmayı amaçlıyor. Jane Goodall’ın da vurguladığı gibi, artan nüfusa rağmen doğayı şehir planlamalarının merkezine almak giderek daha büyük önem taşıyor. Bu yeni nesil yapılar, insanlara sadece birer konut değil, doğayla iç içe bir yaşam sunuyor.