Kasım ayında Brezilya’nın Amazon bölgesindeki Belém kentinde düzenlenecek COP30 İklim Zirvesi öncesi hazırlıklar tartışma yaratıyor. Şehrin beton zeminine dikilen yapay metal “eko-ağaçlar”, zirve için kesilen gerçek ağaçlarla karşılaştırılınca sembolik bir skandala dönüştü.
Ancak bu tartışmanın ötesinde, hem merkez sağdaki Pará Valisi Helder Barbalho hem de sol görüşlü sivil toplum hareketleri, asıl tehdidin bölgesel çevre tahribatından ziyade jeopolitik riskler olduğuna dikkat çekiyor.
Amazon Nehri’nin ağzında yer alan ve Brezilya’nın en yoksul şehirlerinden biri olan Belém, bugüne kadar bölgede görülmemiş ölçekte bir organizasyona ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Ancak şehirdeki yatak kapasitesi yetersiz kalınca otel fiyatları fahiş şekilde arttı; federal hükümet bu duruma müdahale tehdidinde bulundu. Ayrıca, 50 bin ziyaretçinin geleceği tahmin edilen etkinlik sırasında mevcut trafik sorununun daha da içinden çıkılmaz hale gelmesi bekleniyor. Havaalanının kapasitesinin iki katına çıkarılması gibi altyapı projelerinin ise zamanında tamamlanıp tamamlanamayacağı belirsiz.
Çevre örgütleri, yeni yollar için ormanların yok edilmesini sert biçimde eleştiriyor. Buna rağmen, Belém’in COP30’a hazır olduğunu savunan Vali Barbalho, Guardian’a verdiği özel röportajda, “Planlanan tüm projeler zamanında tamamlanacak ve Kasım ayında muhteşem bir etkinlik düzenleyeceğiz,” dedi.

Barbalho, COP30’un yalnızca çevre için değil, şehir sakinlerinin yaşam kalitesini artırmak ve sivil toplumun sesini duyurmak açısından da önemli bir fırsat olduğunu savundu. “Bu COP’un, tarih boyunca en yüksek halk katılımına sahne olacağını düşünüyoruz,” ifadelerini kullandı.
Belém’de hummalı bir inşaat çalışması sürerken, eleştiriler projelerin büyük ölçüde emlak geliştiriciler ve büyük şirketler lehine şekillendiği, şehirdeki yoksul bölgelerin ihmal edildiği yönünde. Ana konferans merkezine dönüşecek eski havaalanı alanında, Brezilya’nın en büyük madencilik şirketi Vale çalışmalar yürütüyor. Vale, 2019’daki Brumadinho faciası da dahil olmak üzere çevreye en büyük zararları veren şirketlerden biri olarak biliniyor.
Şehirde yapımı süren yeni bir parkta, Singapur’dan esinlenerek yapılan, geri dönüştürülmüş çelikten “eko-ağaçlar” göze çarpıyor. Yetkililer, bu bölgedeki toprak kalitesinin gerçek ağaç dikimine uygun olmadığını itiraf etti.
Bir zamanlar “mango ağaçlarının şehri” olarak bilinen Belém, son 20 yılda yoğun bitki örtüsü kaybı yaşadı. COP30 hazırlıkları çerçevesinde açılan yeni yollar, 100 hektardan fazla ormanlık alanın kesilmesine yol açtı. Pará Federal Üniversitesi’nden kentleşme uzmanı Prof. Ana Claudia Cardoso, zirve sonrasında Belém’in daha az ağaçla baş başa kalacağını öngörüyor.
Vali Barbalho ise yolların COP30’dan önce planlandığını ve ekolojik önlemlerle inşa edildiğini belirtiyor. Hayvan geçişleri ve trafik azaltımı sayesinde karbon emisyonlarının düşeceğini savunuyor.
Barbalho’nun asıl vurgusu ise Pará eyaletinin ormansızlaşma ile mücadeledeki öncü rolü. 2018-2024 arasında ormansızlaşmanın yarı yarıya azaldığını ifade eden vali, hızlı ağaçlandırma, karbon kredisi çalışmaları, hayvancılık takibi ve kozmetik ile ilaç sektörüne dayalı “biyoekonomi” atılımlarıyla bölgeyi dönüştürdüklerini belirtti.
Helder Barbalho’nun bu yaklaşımı, onu Amazon eyaletleri arasında istisnai bir konuma getiriyor. Zira bölgedeki diğer valilerin çoğu, eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’ya yakınlığıyla biliniyor. Ancak Barbalho’nun da 6 binden fazla büyükbaş hayvanı ve milyonlarca reais değerinde tarım arazisi bulunuyor.
Pará’nın en güçlü siyasi hanedanının varisi olan Barbalho, “kuzeyin kralı” lakabıyla anılıyor ve ileride devlet başkanlığına aday olabileceği konuşuluyor. Sol çevreler, Barbalho’nun başarılarını abarttığını ve federal politikaların etkisini kendi hanesine yazdığını savunsa da, COP30’u Belém’e getirme becerisi ve sivil topluma verdiği sözlerle dikkat çekiyor.
Kaynak: The Guardian