Bu, dört sektörden (içecek, giyim, gıda ve yüksek teknoloji) 72 şirketin Ceres’in yeni Valuing Water Finance Initiative Benchmark raporunda nasıl performans gösterdiğine daha yakından bakan dört bölümlük bir serinin ilkidir. Rapor, şirketlerin suyu finansal bir risk olarak nasıl değerlendirdiklerini ve bu konuda nasıl hareket ettiklerini değerlendirmekte ve dünya çapında tatlı su sistemlerini korumak için gereken sistemik değişiklikleri yönlendirmektedir.
Dünyada su tükeniyor; üretimin neredeyse her aşamasında suya büyük ölçüde bağımlı olan içecek endüstrisinin çok iyi bildiği bir kriz bu. Ancak daha fazla içecek şirketi daha az su kullanarak bu tehdide yanıt verme konusunda adımlar atarken, her gün keyifle tükettiğimiz içecekleri üretmenin sonucu olan pestisitler, herbisitler ve fungisitler de dahil olmak üzere su kirliliğini yönetme konusunda da benzer bir ilerleme kaydetmeleri gerekiyor.
Su ortak bir kaynaktır. Dolayısıyla, çoğu şeker, arpa ve çay da dahil olmak üzere endüstri tarafından kullanılan ürünlerin yetiştirilmesinde kullanılan uygulamalardan kaynaklanan kirli boşaltımlar ve yüzeysel akış, toplumlar ve ekosistemler için ciddi sağlık riskleri oluşturmaktadır. Bu da şirketler için finansal risk anlamına gelmektedir. Su kirliliğine katkıda bulunmak, şirketlerin ürünlerini üretmek için ihtiyaç duydukları temiz su tedarikini tehdit etmekte ve onları faaliyet ruhsatlarını kaybetme ya da para cezaları veya cezalarla karşı karşıya kalma riskine maruz bırakmaktadır.
Ceres’in 17 küresel içecek şirketinin su yönetimini kıyaslayan yeni raporu, sektördeki şirketlerin su kalitesi sorunlarını ele alma konusundaki eksikliklerini nasıl kapatabileceklerini ortaya koyuyor – ancak çoğunun önünde önemli işler var. İşte içecek şirketlerinin su kalitesi üzerindeki etkilerini daha iyi azaltmak için atabilecekleri adımlar:
Su kalitesi hedeflerinin belirlenmesi
Şirketlerin doğrudan faaliyetlerinin su kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için hedefler belirlemeleri gerekmektedir. Ancak analiz edilen şirketlerden sadece dördü bunu yapmıştır.
PepsiCo da ilerleme kaydedenler arasında. Şirket su kalitesini ele alan bir strateji belirlemiştir. Örneğin, tüm faaliyetlerinde net su pozitif olma hedefinin bir parçası olarak şirket, üretim tesisleri tarafından üretilen tüm atık suların, Dünya Bankası’nın Uluslararası Finans Konseyi ve Sosyal Sorumluluk için İş Dünyası’nın Sürdürülebilir Su Grubu kriterleriyle uyumlu olan şirketin Proses Atık Suyu Deşarj Standardı’nda belirtilen yüksek çevre koruma standartlarına uymasını sağlamak için çalışıyor.
Umut vadeden bir başka örnek de, bu yıl için bira fabrikalarından çıkan atık suyun yüzde 100’ünün yüzey sularına boşaltılmadan önce arıtılmasını sağlayarak su kirliliğini azaltma hedefi olan Heineken’dir.
Şirketler ayrıca faaliyetlerinden kaynaklanan atık su boşaltımları ile ilgili bilgileri de açıklamalıdır, böylece kendileri ve yatırımcıları bunların etkilerini ve nasıl ele alabileceklerini doğru bir şekilde anlayabilirler. Bulgular cesaret vericidir; 17 şirketten 14’ü tüm faaliyetlerinden ne kadar atık su salındığını bildirmektedir. Buna ek olarak, şirketlerin 12’si atık su boşaltımlarında bulunan endişe verici kirleticiler hakkında bilgi vermektedir. Bunlar arasında sağlığı veya çevreyi etkileyebilecek pestisitler, gübreler, ftalatlar ve daha yaygın olarak BPA olarak bilinen bisfenol A bulunmaktadır. Bazı şirketler ayrıca su yaşamına zararlı tortu yüklemesinden kimyasalların yer altı sularına sızmasına veya akmasına ve aşırı azottan kaynaklanan yosun patlamalarına kadar kirleticilerden kaynaklanan potansiyel su kalitesi tehditleri hakkında da bilgi vermektedir.
Tedarik zincirlerine odaklanmak
Şirketlerin doğrudan operasyonları için su kalitesi etkilerini azaltmaya yönelik hedefler belirlemeleri veya etkilerini açıklamaları ne kadar önemliyse, içecek şirketlerinin ele alması gereken bir diğer göze çarpan boşluk da tedarik zincirlerindeki su kullanımının değerlendirilmesidir. Potansiyel kirliliğin önemli bir kısmı tarımsal üretim sırasında meydana geldiği için tedarik zincirlerindeki su kalitesi sorunlarının ele alınması kritik önem taşımaktadır. ABinBev gibi şirketler doğru yönde ilerliyor. Şirketin Küresel Buğday Araştırma Merkezi ve araştırma ortakları, çiftçilerin besin maddesi uygulamalarını bilgilendirmek için arpa mahsulü yönetim protokolleri geliştiriyor. Agronomistler daha sonra çiftçilere, uygulamalarının besin kirliliği riskini en aza indirirken iyi verim elde etmelerini sağlamaya yardımcı olmak için özel besin yönetimi tavsiyeleri sunuyor.
Risklerin ve zorlukların değerlendirilmesi
İçecek şirketlerinde payı olan yatırımcılar, sektörün su kalitesine yansımalarına daha fazla dikkat edenler arasında yer alıyor. Şirketlerin değer zincirlerinde su kalitesine yönelik olumsuz etkilerin ele alınması, yatırımcıların geçen yıl Ceres’in Su Finansmanına Değer Verme Girişimi’nin bir parçası olarak belirlediği altı Kurumsal Beklenti arasında yer alıyor. Bu girişim, büyük şirketleri su konusunda finansal bir risk olarak hareket etmeye ve tatlı su kaynaklarını daha iyi korumak için gereken büyük ölçekli değişiklikleri yapmaya yönlendiren küresel bir yatırımcı çabası.
Yeni kıyaslama, aralarında içecek şirketlerinin de bulunduğu girişimin odağındaki 72 şirketin su yönetimi uygulamalarını, şirketlerin 2030 yılına kadar ulaşmaları gereken bir hedef belirleyen beklentilere göre değerlendiriyor. Bu zaman çizelgesi, dünya genelinde toplulukları, ekosistemleri ve ekonomileri tehdit eden su kaynaklarının kötüleşme hızını yavaşlatmak ve Birleşmiş Milletler 2030 Su Sürdürülebilir Kalkınma Hedefini (SDG6) karşılamak için kritik önem taşıyor.
İçeceklere yönelik artan talep ve bunun sonucunda ortaya çıkan su etkileri, dünya genelinde artan su kıtlığı ve kirliliği ile birleştiğinde, içecek endüstrisinin karşı karşıya olduğu finansal riskleri artırmaya devam edecektir. Şirketlerin bu zorluklarla doğrudan yüzleşmesi ve sürdürülebilir su yönetimini – özellikle mevcut çabaların yetersiz olduğu yerlerde – kritik bir öncelik haline getirmesi gerekiyor.