Dünyanın en büyük sera gazı yayıcısı Çin, iklim politikalarında önemli bir dönüm noktasına imza attı. Devlet Başkanı Xi Jinping, BM İklim Zirvesi’nde yaptığı açıklamada, ülkesinin ilk kez “mutlak emisyon azaltımı” hedefi belirlediğini duyurdu.
Çin, dünyanın en büyük sera gazı yayıcısı olarak hareket noktası olmaya karar verdi. Xi Jinping, ülkenin ilk mutlak emisyon azaltım hedefini açıkladığında, bu sadece yerel bir taahhüt değil; küresel iklim politikasında da eşi görülmemiş bir dönüşüm sinyali olarak yorumlanabilir. Fakat lafla hedef koymak kolay; esas soru, bu hedeflerin uygulanabilirliği ve Çin’in kapasitesiyle gerçekten örtüşüp örtüşmediği olacak. Yeni taahhüde göre Çin, emisyonlarını zirve noktasından itibaren %7 ila %10 oranında düşürmeyi planlıyor. Bu adım, Çin’in Paris Anlaşması kapsamındaki yeni ulusal katkı beyanının da temelini oluşturacak.
Taahhütler…
Xi, yalnızca azaltım hedefiyle yetinmedi; 2035’e kadar rüzgâr ve güneş enerjisi kurulu gücünü 3.600 GW’a çıkarmayı, enerji tüketiminde fosil dışı kaynakların payını %30’un üzerine taşımayı ve karbon piyasasını daha geniş sektörleri kapsayacak şekilde büyütmeyi de taahhüt etti. Ayrıca, ormanlık alan hacminin 24 milyar m³’ün üzerine çıkarılması, yeni enerji araçlarının yaygınlaştırılması ve sanayi için geri dönüşüm odaklı politikaların güçlendirilmesi de gündeme geldi.
Her ne kadar açıklamalar tarihi bir adım olarak görülse de, iklim izleme kuruluşları bu hedeflerin mevcut eğilimlerin doğal bir sonucu olduğuna dikkat çekiyor. Climate Action Tracker, Çin’in açıkladığı emisyon azaltım hedefinin yeni bir çaba değil, zaten mevcut politikalarla erişilebilir bir sonuç olduğunu belirtiyor. Benzer şekilde, yenilenebilir enerji için verilen rakamların da ülkenin hâlihazırdaki büyüme trendinin gerisinde kaldığı eleştirisi yapılıyor.
Yine de Çin’in bu çıkışı, küresel iklim mücadelesinde ciddi bir siyasi mesaj taşıyor. Karbon nötrlüğü için 2060’ı işaret eden Pekin, artık yalnızca “emisyonların artışını durdurmayı” değil, onları gerçekten azaltmayı vaat ediyor. Kâğıt üzerinde atılan bu adımların pratiğe nasıl yansıyacağı ise önümüzdeki on yılın en kritik iklim sorularından biri olacak.
