Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Dünya Odalar Federasyonunun (WCF) Avrupa ve Asya Zirvesi’ne katıldı. Etkinlikte konuşan Kurum, “Son 22 yıla baktığınızda belki dünyada hiçbir ülkede göremeyeceğiniz konut ve kentsel dönüşüm çalışmalarıyla birlikte ürettiğimiz 3,3 milyon konutumuzu çevreye saygılı, sıfır atık uyumlu olarak inşa ediyoruz. Bugün deprem bölgesinde, 6 Şubat’ta yaşadığımız acı sonrasındaki asrın felaketinde, asrın dayanışmasıyla tüm milletimizin el ele verdiği deprem bölgesi için yapmış olduğumuz 452 bin yeni konutumuzu işyerimizi de iklim değişikliğine uyumlu şekilde inşa etmeye devam ediyoruz.

Enerji verimliliğini, hava, su ve toprak için sıfır kirlilik prensibiyle çalışan tesislerimize, ‘Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi’ düzenliyoruz. Bu belgeyi alan tesislerin, çevre yatırımlarını yine fonlarından faydalanmaları için gerekli tüm adımları hükümetimizin ilgili bakanlıklarıyla birlikte hep birlikte atmaya gayret gösteriyoruz” dedi.
Bakan Kurum: Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi hazırlıyoruz
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Beyoğlu’nda bir otelde gerçekleşen Dünya Odalar Federasyonu (WCF), Avrupa ve Asya Zirvesine katıldı. Etkinliğe Kurum’un yanı sıra, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Dünya Odalar Federasyonu başkanı M. Rıfat Hisarcıklıoğlu, Genel Sekreter Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) John W.H. Denton AO, Milletlerarası Ticaret Odası Başkanı (ICC) Philippe Varin ile 62 ülkeden iş insanları katıldı.
Semazen gösterisiyle başlayan etkinlikte konuşan Kurum, “Bugün salonu dolduran her birimizin, iklim konusunda hassasiyet ve müktesebat sahibi insanlar olduğumuzu biliyoruz. Ama ben yine de ortak evimiz, dünyamız ve dünyamızı kasıp kavuran iklim kriziyle meydana gelen sorunları bir kez daha kısaca ifade etmek istiyorum. Bugün maalesef gezegenimiz hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit altındadır. Ve iklim kriziyle gelen riskler, geçmiş dönemlere göre her geçen gün daha da çeşitlenmektedir” dedi.
‘İNSANOĞLU YENİ YIKIMLA KARŞI KARŞIYA’
Kurum, “İnsanoğlu yeni bir yıkımla, yeni bir varoluş sorunuyla karşı karşıyadır. İşte, Bosna Hersek ve Brezilya’da yaşanan sel felaketleri, can kayıpları yanında milyonlarca dolarlık kayba da şehirlerde, ülkelerde sebebiyet verdi. Amerika Birleşik Devletlerin de on milyarlarca dolar hasara yol açması beklenen Milton Kasırgası, aslında sorunun büyüklüğünü hepimize gösteren bir başka acı örnektir. İklim krizi artık, tüm üretim ve tüketim sistemini dönüştüren, tedarik zincirinde aslında yaşattığı kopmalarla gıdaya, temiz suya, ihtiyaç maddelerine artık erişimi zorlaştıran, ticaret ve sanayideki alışılagelmiş kuralları artık kökten değiştiren bir sorundur” şeklinde konuştu.
‘TÜRKİYE KRİZLERİ İZLEYEN ÜLKE OLMAMIŞTIR’
Kurum, “Ülkemiz, Akdeniz Havzasında yer alan ve her geçen aslında iklim krizinin etkilerini daha fazla hisseden bir konumdadır. Ülkemizin her yerinde, bugün baktığımızda sel, yangın, heyelan, kuraklık gibi afetler yaşıyoruz. Kastamonu, Sinop, Bartın, Rize, Giresun ve Trabzon’daki yaşadığımız sellerde, Antalya, Muğla ve en son İzmir’deki yangınlarda ve birçok afette hem canlarımızı yitirdik hem de şehirlerimiz bu manada ciddi hasar gördü. Türkiye ne kendi yaşadığı bu acılara ne de diğer ülkelerin zor günlerinde yaşamış olduğu acılara ama iklim krizi sebebi ama başka kaynaklardan oluşan acılara hiçbir zaman bakan, izleyen bir ülke olmamıştır. İnsanlığı bekleyen tehlikelerde, başını kuma gömenlerden ve sorunu görmezden gelenlerden hiçbir zaman olmamıştır. İklim politikalarını belirlerken hep açıklık, şeffaflık ve katılımcı bir anlayışı benimsemeye gayret gösterdik” dedi.
‘İKLİM ŞUARASIYLA BİR ARAYA GELDİK’
Murat Kurum, “2022 yılında İklim Şurasını düzenleyerek tüm paydaşları bir araya getirdik, bilim insanlarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla, özel sektör temsilcilerimize kadar hep birlikte aynı bu şekilde olduğu gibi bir istişare halinde bir yol haritasını ortaya koyduk. Burada alınan kararlar doğrultusunda Ulusal Katkı beyanımızı ve İklim Kanunumuzu, uzun dönem buna ilişkin stratejimizi ve en önemlisi de iklim değişikliğine uyum bağlamında azaltım ve uyum stratejilerimize bir altlık oluşturduk.
Özellikle şirketlerimize çok büyük önem verdik. Burada şunu da şirketlerimiz demişken ifade etmek istiyorum Asya ve Avrupa Ticaret Odası başkanlarımızın aslında bir nevi üreticilerimizin temsilcilerinin olduğu ama dünyadaki büyüklüğüne baktığımızda 170 aşkın ülkede faaliyet gösteren ICC bünyesinde ve Dünya Ticaret Odaları bünyesinde 17 Trilyon dolarlık bir büyüklükten bahsediliyor” dedi.
SIFIR EMİSYON HEDEFİMİZE ULAŞMAK’
Kurum, “Sera gazları çoğunlukla enerji üretiminden kaynaklanır. Çimento, demir, çelik gibi fosil yakıtların kullanıldığı sektörler doğrudan iklimle ilişkilidir. Tarımdan kaynaklanan emisyonlar gıda politikalarımızı etkiler. Ve bu anlamda da aslında ortaya koyduğumuz siyaset, ortaya koymuş olduğumuz politikalar da bir nevi bu iklim değişikliği ile alakalı samimiyeti ve hedeflerinizi ortaya koymaktır. Ormanlarımızın kullanımı, yutak alanlarının arttırılması açısından iklim siyasetimizde önemli bir yer tutar. Bugün şirketlerimizin, verimlilik ve enerji tasarrufuyla giderlerini azaltmak istediklerini görüyoruz. Yeni teknolojilerle rekabet üstünlüğü yakalama arzularını çok iyi takip ediyoruz.
Küresel yatırımcılar için daha çekici şirketler haline gelme motivasyonlarından dolayı da aslında mutluluk duyuyoruz. Sektörlerimizi bu hedeflerini; Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefimize en hızlı şekilde ulaştırarak gerçekleştirmeye kararlıyız. Türkiye olarak aslında tarihsel sorumluluğumuzun yok denecek kadar az olmasına rağmen biz iklim değişikliği ile mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz” ifade etti.
‘SANAYİDE YEŞİL DÖNÜŞÜM BELGESİ HAZIRLIYORUZ’
Bakan Kurum, “Ülkemizin atık su yönetiminde yenilikçi uygulamaları hayata geçiriyoruz. Ve Ülkemizde 2018 yılında yüzde 1,2 olan arıtılmış atık suların yeniden kullanım oranını yüzde 5,5’e çıkardık. Hedefimiz 2030 yılında ise yüzde 15’e çıkarmaktır. Son 22 yıla baktığınızda belki dünyada hiçbir ülkede göremeyeceğiniz konut ve kentsel dönüşüm çalışmalarıyla birlikte ürettiğimiz 3,3 milyon konutumuzu çevreye saygılı, sıfır atık uyumlu olarak inşa ediyoruz.
Bugün deprem bölgesinde, 6 Şubat’ta yaşadığımız acı sonrasındaki asrın felaketinde, asrın dayanışmasıyla tüm milletimizin el ele verdiği deprem bölgesi için yapmış olduğumuz 452 bin yeni konutumuzu işyerimizi de iklim değişikliğine uyumlu şekilde inşa etmeye devam ediyoruz. Enerji verimliliğini, hava, su ve toprak için sıfır kirlilik prensibiyle çalışan tesislerimize, ‘Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi’ düzenliyoruz. Bu belgeyi alan tesislerin, çevre yatırımlarını yine fonlarından faydalanmaları için gerekli tüm adımları hükümetimizin ilgili bakanlıklarıyla birlikte hep birlikte atmaya gayret gösteriyoruz” dedi.
‘YENİLENEBİLİR ENERJİ PAYINI 2035’te YÜZDE 65’e YÜKSELTECEĞİZ’
Kurum, “Sanayi dönüşümünde, sanayi sektöründe, Düşük Karbonlu Yol Haritalarımızla; 2053 yılına kadar alüminyum sektöründe yüzde 75, çelik sektöründe yüzde 99, çimento sektöründe yüzde 93 emisyon azaltımı inşallah sağlayacağız, gübre sektöründe ise hep birlikte hedefimiz sıfır emisyona ulaşmaktır. Enerji sektörüne bakacak olursak toplam elektrik kurulu gücü içerisindeki yenilenebilir enerjinin payını 2035’te inşallah yüzde 65’e yükselteceğiz. Ülkemizde yeni uygulanmaya başlayacak Emisyon Ticaret Sistemi ve karbon kredileriyle ilgili düzenlemeleri de yapıyoruz. İşletmelerin sera gazı emisyonların bu anlamda izni almalarını zorunlu hale getiriyoruz. Ve bu sistemden elde edilen geliri de yine kamu olarak tekrar özel sektöre aktaracağız” şeklinde konuştu.
YEŞİL FİNANSMANA ERİŞİM, İHRACATTA KOLAYLIK
Yönetmelik temel olarak 5 kategoride tesislerin atık yönetimlerinin yönetiminin sınıfl anarak, ilgili kategoriyi gösterir Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi adı verilen sertifikaya ilişkin süreçleri düzenliyor. Bakanlık, öncelikle “Çevrenin bir bütün olarak en yüksek düzeyde korunmasında teknolojik ve ekonomik sürdürülebilirliği uluslararası kabul görmüş olan, Bakanlıkça yayımlanan ve Sanayide Yeşil Dönüşüm belgesinin gerekliliklerine temel oluşturan, en etkin, ileri, uygulanabilir, temiz üretim teknikleri” olarak tanımlanan Mevcut En İyi Teknikler (MET)’i belirleyecek. Bunun ardından, “Sektörel MET dokümanlarında, belli bir zaman dilimi içerisinde, belirli referans koşullar altında ortalama bir değer olarak ifade edilen, MET veya MET kombinasyonu uygulanarak elde edilen, normal işletme koşullarında erişilen emisyon seviyesi” tanımlı “MET’ler ile ilişkili emisyon seviyeleri (MET-İES)” sınırlamalarını açıklayacak. Bu sınırların AB ile uyumlu olması bekleniyor. Böylece, finansman ve ihracatta sağlanması amaçlanan kolaylıklara da erişilebileceği kaydediliyor.
Bu kategoriler çerçevesinde tesislere MET’e uyum oranları üzerinden, A (%100 uyum), B (%90 ve üzeri uyum), C (%80 ve üzeri uyum), D (%70 ve üzeri uyum), E (%60 ve üzeri uyum), F (%50 ve üzeri uyum) kategorilerinde “Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi verilecek. Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesine konu her bir kategorideki değerler ve sınırlamalar Bakanlık tarafından ayrıca belirlenecek. Bir şirketin, birden fazla kapsama giren tesisi olması durumunda, her bir tesis için belge düzenlenecek. Bu belgenin, Dünya Bankası tarafından yeni açıklanan yeşil dönüşüme yönelik kredi programı dahil, yeşil finansmana erişim, AB’nin uygulamaya başlayacağı sınırda karbon vergisi vb. her türlü kısıtlayıcı koşullara yönelik değerlendirmelerde kullanılabileceği değerlendiriliyor.
Uyum yüksek olabilir Öte yandan, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından sanayi örgütlerine verilen bilgide, yeni tesis ve yeni belirlemeler nedeniyle artmakla birlikte, 2023 sonu itibariyle yaklaşık olarak; 6 sektörde 6 bin 235 tesisin kapsamda olduğu, yönetmelikte öngörülen kayıt sistemiyle tam kapsamın belirleneceği vurgulandı. Mevcut uzaktan belirlemelerle, diğer olarak tanımlanan grupta 3 bin 356, enerji üretiminde 136, kimyada 1096, metal üretimi ve işlenmesinde 783, mineralde 499 ve atık yönetiminde 357 tesis belirlendi. Hazırlıklar çerçevesinde çeşitli sektörlerdeki kapsama giren tesislerden derlenen verilerde, temiz üretim uygulamalarına uyum oranı enerji yüzde 62, çimentoda 59, otomotivde 74, metal işlemede 40, tekstilde 75, deride 70 ve atık yönetiminde yüzde 65 oranında uyum görüldü. Bakanlıkça oluşturulacak geniş kriter setiyle bu oranlar değişebilecek.
HANGİ SEKTÖRLER KAPSAMDA?
Yönetmelik taslağında, belge alacak sektörler de sıralandı. Taslakta yer alan sektörlerdeki bütün tesisler kapsama girmiyor, ilgili sektörde hangi faaliyeti gösteren tesislerin kapsamda olduğunu belirlendi. Kapsama giren mevcut tesisler, 31 Aralık 2028’e kadar en az F seviyesinde belge almak zorunda. Bu tesisler 31 Aralık 2030’dan itibaren D seviyesinde Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi almak yükümlülüğünde olacak. 1 Ocak 2025’ten sonra kurulacak yeni tesisler (mevcut şirket ve tesislerden ayrı olarak kurulacak tesisler dahil) ise en az D seviyesinde belge alması zorunluluğu getirildi. Yönetmelik taslağında EK-1 ve EK-2’de sıralanan Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi alacak tesislerin üst sektörleri şöyle: Enerji üretimi, metal üretimi ve işlenmesi, mineral endüstrisi, kimya endüstrisi, atık yönetimi, diğer (kağıt, kumaş, hayvan yemi vb) faaliyetler, organik solvent kullanılan faaliyetler.
