Cuma, Aralık 5, 2025

İklim Krizi Derinleşirken Hindistan ve Pakistan Arasında Su Savaşları Şiddetleniyor

Hindistan’ın İndus Suları Antlaşması’nı askıya alması, yalnızca Pakistan’la ilişkileri değil, Güney Asya’nın genel su diplomasisini tehdit ediyor.

Hindistan’ın geçtiğimiz günlerde 1960 tarihli İndus Suları Antlaşması’nı askıya alması, Güney Asya’da zaten kırılgan olan su diplomasisine ağır bir darbe indirdi. Kararın gerekçesi olarak Pakistan’dan kaynaklandığı iddia edilen sınır ötesi terör faaliyetleri gösterilirken, uzmanlara göre asıl risk fiziksel su akışının kesilmesinden ziyade, bölge ülkeleri arasında güvenin, şeffaflığın ve veri paylaşımının hızla erozyona uğraması. İndus Suları Antlaşması, Hindistan ve Pakistan arasında, özellikle tarım, içme suyu ve enerji üretimi gibi hayati alanlarda nehir kullanımını düzenliyordu. Anlaşmanın en değerli yönlerinden biri de düzenli veri paylaşımıydı. Bu veriler sayesinde Pakistan sel ve kuraklık tahminleri yapabiliyor, sulama planlarını oluşturabiliyor, hidroelektrik santrallerini etkin kullanabiliyor ve içme suyu kaynaklarını yönetebiliyordu. Ancak Hindistan artık bu yükümlülükleri yerine getirmeyeceğini belirtiyor.

Ganj Nehri-unsplash
Ganj Nehri-unsplash

Bangladeş ve Nepal Endişeli

Bu gelişme, yalnızca Pakistan’ı değil, Hindistan’ın su konusunda ilişkili olduğu diğer komşuları olan Bangladeş ve Nepal’i de endişelendiriyor. Bangladeş’te 2024 yazında yaşanan büyük sel felaketi sonrası, bazı yetkililer Hindistan’ın üst havzadaki bir barajdan fazla suyu önceden bildirim yapmadan saldığını öne sürdü. Hindistan ise bu iddiaları reddederek aşırı yağışları ve barajın standart işletme prosedürlerini gerekçe gösterdi. Ancak yaşananlar iki ülke arasında yıllardır süregelen güven krizini yeniden alevlendirdi.

Gerginliği daha da artıran bir başka gelişme ise Çin’in Tibet’te Yarlung Tsangpo Nehri (Brahmaputra) üzerinde dünyanın en büyük hidroelektrik santrali projesine onay vermesi oldu. Bu nehir önce Hindistan’a, ardından da Bangladeş’e ulaşıyor. Çin’in bu dev projesi, yukarı havzada tek taraflı güç kullanımının aşağı havzadaki ülkeler üzerindeki etkilerine dair ciddi endişeleri beraberinde getirdi. Çin’in şu ana dek bölge ülkeleriyle resmi su paylaşım anlaşmaları imzalamamış olması, durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

İklim Değişikliği Etkisi

İklim değişikliği ise tüm bu gerilimleri daha da tırmandırıyor. Himalayalar’daki buzulların hızla erimesi, muson yağmurlarındaki düzensizlik ve aşırı hava olaylarının artışı, bölgede akan nehirleri daha da stratejik hale getiriyor. Kısa vadede eriyen buzullar nehir debilerini artırsa da, uzun vadede bu kaynaklar büyük ölçüde azalacak. 2100 yılına kadar İndus, Ganj ve Brahmaputra nehirlerinin akışında ciddi düşüşler yaşanması bekleniyor. Bu da yüz milyonlarca insanın içme suyu, gıda ve enerji güvenliğini doğrudan tehdit ediyor. Aynı zamanda yeraltı sularının aşırı kullanımı da Güney Asya’da su krizini derinleştiriyor. Tarımda hâlâ eski ve verimsiz sulama tekniklerinin kullanılması, su kaynaklarını hızla tüketiyor. Mevcut su anlaşmalarının çoğu, 20. yüzyılın mühendislik odaklı, teknik anlayışına dayanıyor ve modern iklim gerçekliklerini yansıtmıyor. Bu nedenle uzmanlar, mevcut tüm sınır aşan su anlaşmalarının — başta İndus Suları Antlaşması, Ganj Su Antlaşması, Mahakali ve Kosi gibi — yeniden gözden geçirilmesini ve güncellenmesini zorunlu görüyor. Ganj Nehri için Hindistan ve Bangladeş arasında imzalanan antlaşma da 2026 yılında sona erecek. Diğer birçok antlaşmanın ya uygulanmıyor olması ya da siyasi gerilimler nedeniyle tıkanmış durumda bulunması, bölge halkı için büyük bir belirsizlik anlamına geliyor.

İronik biçimde, İndus Nehri yukarıdan aşağıya Hindistan’dan Pakistan’a doğru akarken, Brahmaputra gibi diğer önemli nehirlerde Hindistan aşağı havza ülkesidir. Bu nedenle Hindistan’ın suyu bir silah gibi kullanma eğilimi, gelecekte kendi konumunu da zayıflatabilir. Çin’in bölgede artan etkisi, Bangladeş ve Nepal’e sağladığı altyapı yatırımları ve kredilerle daha da büyürken, Hindistan’ın komşularıyla yaşadığı su gerilimleri, bölgesel liderlik iddiasını sorgulatıyor.

Sonuç olarak, Güney Asya’da su kaynaklarının silah haline getirilmesi yalnızca bölgesel değil, küresel bir güvenlik sorunu olarak ele alınmalı. Uzmanlara göre sınır aşan nehirler için adil, şeffaf ve iklim dostu yeni antlaşmalar yapılmazsa, bölge çok daha büyük insani ve çevresel krizlerle karşı karşıya kalabilir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Daha fazlası...