İklim değişikliği Londra’da tiyatro sahnesine taşındı. Bu etkileyici eserin adı Kyoto.
1997 yılında Japonya’da sera gazlarını sınırlamak amacıyla yapılan ilk küresel anlaşma olan BM İklim Anlaşması, tiyatro sahnesine taşındı. Sera gazı emisyonları hedeflerini belirleyen ilk yasal olarak bağlayıcı küresel anlaşmayı dramatize eden “Kyoto” adlı oyun, büyük ilgi görüyor.
Royal Shakespeare Company ve Good Chance Productions tarafından sahnelenen “Kyoto,” Joe Murphy ve Joe Robertson tarafından yaratıldı. İki genç yazar, daha önce Fransa’nın Calais limanı yakınlarındaki bir mülteci kampını konu alan ve ödül kazanan “The Jungle” adlı dramada birlikte çalışmışlardı. “Kyoto,” 2024 yılında Stratford-Upon-Avon’da prömiyer yaptı ve Ocak ayında Londra’da @sohoplace’te sahneye çıktı.

Murphy ve Robertson, bir dergiye yaptıkları röportajda, Kyoto Protokolü’ne giden görüşmelerin, ısınan bir gezegenin tehditlerini ve bu süreçte yer alan bilim insanları, delegeler ve avukatların inançlarını anlatmak için iyi bir fırsat sunduğunu belirttiler. Yazarlar, BM raporlarındaki karmaşık terimleri bazen mizahi, açık ve genellikle düşündürücü bir şekilde dönüştürerek izleyicilere sundu. Ayrıca, tiyatro salonuna girerken izleyiciler “delegeler” gibi kendilerine kimlik kartları takarak, iklim değişikliğine sadece gözlemci olamayacaklarını da simgeliyorlar.
Peki, iklim değişikliği nasıl bu kadar iyi bir tiyatro konusu oldu? Joe Robertson’dan dinleyelim: Kyoto hikayesini tesadüfen keşfettik. Arabada radyo dinlerken, orada bulunan bazı delegelerden, çevre mühendisliği STK’larından, dünyadaki ilk ve belki de son kez, emisyon hedeflerini yasal olarak bağlayıcı hale getiren tarihi bir anı anlattıklarını duyduk. Her yıl düzenlenen COP toplantılarından (İklim Değişikliği Taraflar Konferansı) haberdardık, ancak bu süreç hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. BM koridorlarında neler yaşandığını, tartışmaların nasıl şekillendiğini anlamıyorduk. O yüzden araştırma yapmaya başladık ve bulabildiğimiz herkese -delegelerden bilim insanlarına, avukatlardan dünya liderlerine kadar- e-posta gönderdik. Bu süreç, insanların duygularını, dramayı ve büyük bir başarı duygusunu paylaştıkları harika bir dizi sohbet başlattı. O anları anlatırken gösterdikleri gurur bizi çok etkiledi. Bu, iklim krizini görmek için tamamen yeni bir bakış açısı kazandırdı. Hem insani hem de son derece kişisel bir bakış açısıydı. Yazarlar olarak, her zaman politikayı kişisel hale getirmeye çalışıyoruz. Büyük ve karmaşık şeyleri insana yakın bir şekilde anlatmak istiyoruz.”