Kuraklık, göç, yoksulluk… İklim krizi kadınları erkeklere oranla çok daha savunmasız hâle getiriyor. BM raporu, çözümün toplumsal cinsiyet eşitliğini iklim politikalarının merkezine koymaktan geçtiğini vurguluyor.

İklim krizi artık sadece çevresel değil, aynı zamanda toplumsal bir adalet meselesi. Son raporlar, sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte kadınlara yönelik şiddetin belirgin biçimde arttığını ortaya koyuyor. Kuraklık, seller, yangınlar… Her afetin ardından kadınların yaşam alanları daralıyor, ekonomik kaynakları azalıyor ve bu kırılganlık onları daha kolay hedef hâline getiriyor.
Somali’de kuraklıkla birlikte erken yaşta evliliklerin yükseldiği, Hawaii’deki yangınlardan sonra göçmen kadınların temel ihtiyaçlar karşılığında sömürüldüğü örnekler, iklim krizinin nasıl bir toplumsal eşitsizlik zinciri yarattığını gösteriyor. Buna rağmen, iklim fonlarının yalnızca binde biri cinsiyet eşitliğine ayrılıyor. Oysa uzmanlara göre çözüm net: Kadınların sesi karar mekanizmalarının merkezinde olmalı ve iklim politikalarının her adımında toplumsal cinsiyet eşitliği gözetilmeli. İklim adaleti olmadan, cinsiyet adaletinin mümkün olmayacağı artık inkâr edilemeyecek bir gerçek.
