Ünlü Amerikan varlık yönetimi şirketi Goldman Sachs, geçtiğimiz hafta yeni bir biyoçeşitlilik tahvil fonu başlatarak küresel iklim hedeflerine bağlılığını ortaya koydu.
ABD’de federal düzeyde çevre politikalarında geri adım atılırken, iş dünyasının sürdürülebilirlik liderleri, alternatif stratejiler geliştirerek iklim mücadelesini sürdürüyor. Son yıllarda ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim) yatırımları, politik baskılar nedeniyle daha tarafsız bir dil kullanılarak yürütülmeye başlandı. Kasım 2024 seçimlerinden sonra büyük finans kuruluşları, Net Sıfır Bankacılık İttifakı’ndan ayrıldı. Ancak Goldman Sachs, bu süreci bir geri çekilme değil, stratejik bir değişim olarak konumlandırdı.
Yeni biyoçeşitlilik fonu, Avrupa Birliği’nin Sürdürülebilir Finans Açıklama Yönetmeliği (SFDR) 9. maddesi ile uyumlu olarak tasarlandı. Fonun %20’si doğrudan biyoçeşitlilik projelerine (örneğin ağaçlandırma), %80’i ise sürdürülebilirlik taahhüdü olan şirketlerin tahvillerine ayrılacak. Fon, Birleşmiş Milletler’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’nden beşine odaklanacak: temiz su ve sanitasyon, sorumlu üretim ve tüketim, su altı yaşamı, kara yaşamı ve iklim eylemi.
Goldman Sachs yetkilileri, biyoçeşitlilik odaklı yatırımların iklim mücadelesinde önemli bir fırsat sunduğunu vurgularken, ABD yönetiminin çevre politikalarındaki geri çekilmesi, küresel sürdürülebilirlik hedeflerinden kopuş olarak değerlendiriliyor.