Hava kirliliği artık sessiz bir kriz değil; Türkiye ekonomisine yılda 138 milyar dolara mal olan görünmez bir yük. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yeni raporu, kirliliğin sadece soluduğumuz havayı değil, ülkenin refahını da boğduğunu gösteriyor.

Rapor, Türkiye’deki ince partikül madde (PM2,5) kirliliğinin sınır tanımadığını ortaya koyuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği sınır değerleri karşılayan tek bir şehir bile yok. Üstelik kirlilik, her yıl yaklaşık 60 bin erken ölüme yol açıyor.
Ekonomik tablo da en az sağlık kadar sarsıcı. Hava kirliliğinin Türkiye’ye faturası 138 milyar dolar; yani ülke ekonomisinin neredeyse %10’u. Bu, hastalık giderlerinden üretim kaybına, iş gücü verimsizliğinden yaşam kalitesindeki düşüşe kadar geniş bir etki zincirini kapsıyor.
Sorun sadece hava değil, tasarım da
Rapordaki en çarpıcı soru şu: “Bu kadar çok insan kirli havayı solumak zorunda mı?”
Yanıt, şehirlerimizin nasıl planlandığında gizli. Ulaşım ağlarından ısıtma sistemlerine, bina yoğunluğundan malzeme tercihlerine kadar her tasarım kararı hava kalitesini doğrudan etkiliyor.
Ama Türkiye’de hâlâ “temiz hava için planlama” anlayışı yerleşmiş değil. Kentler büyüyor, araç sayısı artıyor, sanayi genişliyor — ama hava kalitesi izleme sistemleri ve sınır değerler hâlâ eksik.
Mimarlar, plancılar ve karar vericiler için çağrı
Bu tablo, çevre politikalarının değil, mimarlığın da konusu.
Çünkü temiz hava bir “lüks” değil, tasarımın sorumluluğu.
Yapıların enerji verimliliği kadar, hava kalitesine etkisi de hesaba katılmalı.
Kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde yeni yerleşim kararları, bir çevre sorunu değil, insan hakları meselesi haline geliyor.
Kaynak: İklim Haber
