Yıllarca tehlike altında olduğu düşünülen yeşil deniz kaplumbağaları, sessiz bir mucizeye imza attı. Denizlerin bu kadim canlısı, insanın doğayla iş birliği yaptığında nelerin mümkün olabileceğini yeniden hatırlatıyor.

On yıllardır insan faaliyetlerinin gölgesinde hayatta kalmaya çalışan yeşil deniz kaplumbağaları, sonunda doğanın dayanıklılığını hatırlatan bir haberle gündemde. Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN), bu ikonik türün “tehlike altında” statüsünü düşürerek artık “en az endişe gerektiren türler” arasında yer aldığını açıkladı. Kısacası, denizlerin en kadim sakinlerinden biri, sessiz bir direnişle geri dönüyor.
1970’lerden bu yana dünya genelinde yeşil deniz kaplumbağası nüfusu yaklaşık yüzde 28 arttı. Bu artışın ardında yıllardır süren kararlı koruma çalışmaları var: Sahillerdeki yumurtlama alanlarının korunması, balıkçılıkta kaplumbağaların yanlışlıkla ağlara takılmasını önleyen teknolojilerin geliştirilmesi ve yerel halkların koruma süreçlerine dahil edilmesi. Yani, başarı yalnızca doğanın değil; aynı zamanda insanların doğayla yeniden iş birliği kurmayı öğrenmesinin de sonucu.
Ekosistemin Nabzı
Yine de tablo tamamen parlak değil. Bazı bölgelerde kaplumbağa nüfusu toparlanırken, diğerlerinde tehditler sürüyor. İklim değişikliği, sahil yapılaşması ve plastik kirliliği hâlâ bu hassas türün önündeki en büyük riskler arasında. Özellikle yükselen deniz sıcaklıkları, dişi yavruların sayısını artırarak türün genetik dengesini tehdit ediyor. Yeşil deniz kaplumbağaları yalnızca bir tür değil; bir ekosistemin nabzı gibi. Deniz çayırlarını biçerek deniz tabanını yeniler, sahil ekosistemlerini besler, karbonun okyanuslarda tutulmasına katkı sağlarlar. Onların sağlığı, denizlerin sağlığını; denizlerin sağlığı ise gezegenin geleceğini anlatır.
