Perşembe, Aralık 11, 2025

Un Global Compact Türkiye’den İnsan Hakları Vurgusu

UN Global Compact Türkiye, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, hızla değişen teknoloji, iklim krizinin sosyal etkileri, eşitsizliklerin derinleşmemesi ve küresel tedarik zincirlerindeki dönüşümün şirketlerin insan haklarına yönelik sorumluluklarını daha görünür, daha kapsamlı ve daha acil bir gündem hâline getirdiğini vurguladı.

Ahmet Dördüncü

Dünya çapında eşitsizlik, çatışmalar, iklim krizi, demokratik alan daralmaları gibi küresel krizler; milyonlarca insanın adil ücret, güvenli çalışma, yaşama, eğitim, sağlık, temsil hakları gibi temel haklarını tehdit ediyor. Bu bağlamda, şirketler sadece ekonomik aktörler değil; aynı zamanda toplumsal sorumluluk taşıyan şirketlerdir. İş dünyasında sürdürülebilirlik, hak temelli, kapsayıcı ve adil bir gelecek inşa etmeyi gerektiriyor. İnsan hakları korunmadan ne kapsayıcı kalkınma, ne adil dönüşüm, ne de güvenli iş ve toplum teminatı sağlanabilir.

İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesinde İş Dünyasının Rolü Giderek Daha Kritik Hâle Geliyor

Küresel iş gücünün yaklaşık %70’i iklim değişikliğine bağlı aşırı sıcaklık, hava kirliliği ve benzeri çevresel risklere maruz kalıyor[1]. Bu risklerin özellikle düşük gelirli çalışanlar, tedarik zincirlerinin alt halkalarında yer alan işçiler ve açık alanda çalışan gruplar için iş sağlığı, güvenliği ve güvenceli çalışma koşulları açısından ciddi tehditler oluşturuyor. Şirketlerin faaliyet gösterdikleri her alanda, kendi operasyonlarından tedarik zincirlerinin en alt halkasına kadar, insan haklarına saygıyı temel alan ve öngörülebilir riskleri kapsayan bütüncül bir yaklaşımla ele alması gerekiyor.

İş dünyasının insan haklarına saygı sorumluluğu genişliyor

Değişen dünya, iş dünyasının insan hakları sorumluluğunu hem genişletiyor hem de derinleştiriyor.

  • Yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşması, mahremiyet, ayrımcılık ve algoritmik şeffaflık gibi konuları iş dünyasının temel insan hakları gündemleri arasına taşıyor.
  • İklim değişikliğinin sosyal etkileri, geçim kaynaklarının kaybı, adil geçiş süreçleri ve kırılgan grupların etkilenebilirliği gibi konuları daha görünür kılıyor.
  • Tedarik zincirlerinde artan riskler; çocuk işçiliği, zorla çalıştırma ve güvencesiz çalışma gibi sorunları yalnızca belirli bölgelerle sınırlı olmaktan çıkarıyor.

Artık şirketler yalnızca kendi operasyonlarındaki riskleri yönetmekle yetinemez; teknolojinin, iklim krizinin ve küresel tedarik zincirlerinin yarattığı doğrudan olmayan etkileri de üstlenmek durumunda. İnsan haklarını gözetmek, bugünün koşullarında; verinin nasıl kullanıldığından iş modellerinin karbon ayak izine, tedarik ilişkilerinin gücünden topluluklar üzerindeki etkiye kadar stratejik kararların tamamında hak temelli bir değerlendirme yapmayı gerektiriyor.

İnsan Haklarına Saygı: Riskten Koruyan Değil, Değer Yaratan Bir Strateji

Şirketler insan haklarını politika ve uygulamalarına entegre ettiklerinde hem risklerini azaltıyor hem de dayanıklılıklarını artırıyor. İnsan hakları durum tespiti (HRDD), olası zararları büyümeden önce tespit ederek itibar, hukuki ve operasyonel krizlerin önüne geçiyor. Araştırmalar iş kazaları ve meslek hastalıklarının küresel GSYH’nin yaklaşık %4’üne mal olduğunu gösteriyor. Araştırmalar ayrıca ESG kaynaklı tartışmaların şirketlerin özkaynak kârlılığını düşürdüğünü ortaya koyuyor. İnsan ve çevre kaynaklarını sorumlu yöneten şirketler ise daha kalıcı değer yaratıyor.

İnsan haklarına saygı; inovasyon, kapsayıcılık ve verimliliği artırıyor. Etkili HRDD, finansman maliyetlerini düşürürken verimliliği ve çalışan bağlılığını güçlendiriyor. Aynı zamanda şirketlerin itibarını ve paydaş güvenini yükseltiyor. Tüketicilerin etik hassasiyetleri artık satış, kârlılık ve hatta piyasa değerini etkiliyor; sosyal adalet temelli boykotlar şirket davranışlarını değiştirebiliyor. İnsan hakları alanında uluslararası standartlara uyum, hızla artan düzenlemelere hazırlık sağlıyor. HRDD’nin yasal olarak zorunlu olduğu yerlerde şirketler yaklaşık %60 daha yüksek performans gösteriyor ve pazara erişim riskleri azalıyor.

UN Global Compact İlkeleri bir kılavuz sunuyor

UN Global Compact’in İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden türetilen ilk iki ilkesi; şirketleri insan haklarını desteklemeye, saygı göstermeye ve ihlallerin suç ortağı olmamaya çağırıyor. Ayrıca çalışma standartları ilişkin üçüncü ve dördüncü ilkeler; zorla çalıştırmanın önlenmesi, örgütlenme özgürlüğü, ayrımcılık karşıtı uygulamalar ve adil çalışma koşulları konusunda şirketlere güçlü bir etik çerçeve sunuyor. Bu ilkeler, 2025 yılında genişleyen insan hakları gündeminin anlaşılmasında ve kurumsal yaklaşımların şekillendirilmesinde temel bir referans niteliği taşıyor.

Son yıllarda uluslararası alanda hızla yayılan zorunlu insan hakları durum tespiti düzenlemeleri, şirketlerin insan hakları ve çevresel etkilerini daha sistematik biçimde değerlendirmesini gerektiren bir çerçeve oluşturuyor. Başta Avrupa Birliği olmak üzere birçok ülke, büyük şirketlerin insan hakları risklerini tespit etmesini, önleyici aksiyon planları oluşturmasını, tedarik zincirlerini gözetmesini ve uygulamalarını şeffaf biçimde raporlamasını zorunlu hale getiriyor. Bu düzenlemeler, gönüllü ilke ve standartların ötesine geçerek insan haklarının iş dünyasında bağlayıcı bir uyum alanı haline gelmeye başladığını gösteriyor.

UN Global Compact Türkiye şirketleri bu yolculukta destekliyor

UN Global Compact Türkiye; eğitimler, webinarlar, öz değerlendirme araçları, programlar ve çok paydaşlı öğrenme platformları ile şirketlerin insan hakları uygulamalarını güçlendirmelerine destek oluyor. UN Global Compact’in Türkiye dahil 35 ülkede uygulanan İş Dünyası ve İnsan Hakları Programı, şirketlere insan hakları üzerindeki etkilerini belirleme, durum tespiti süreçlerini kurma ve uygulanabilir eylem planları geliştirme konusunda kapsamlı destek sunmaya devam ediyor. Programın yeni dönem başvuruları 19 Aralık 2025 tarihine kadar açık.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Daha fazlası...