Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın 31’incisi (COP31), 2026 yılında Türkiye’de düzenlenecek. Bu karar, yalnızca diplomatik bir başarı değil; Türkiye’nin iklim diplomasisinde bir kilit aktör konumuna geldiğinin göstergesi…

Dünyanın dört bir yanından liderlerin, bilim insanlarının, şirketlerin ve sivil toplum temsilcilerinin buluşacağı zirve, Türkiye için stratejik bir dönüm noktası niteliği taşıyor. COP31 adaylık sürecinde Türkiye ile Avustralya arasında yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı. Sonunda varılan uzlaşıyla, ev sahipliği Türkiye’ye, “başkanlık rolü” ise Avustralya’ya bırakıldı. Bu durum, Türkiye’nin uluslararası arenada artan etkisini ve müzakere gücünü bir kez daha ortaya koydu. Zirvenin Antalya’da yapılması bekleniyor.
COP31 bizim için ne ifade ediyor?
Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedefi var. COP31, enerjiden sanayiye, tarımdan ulaşıma kadar tüm sektörlerde yeşil dönüşümün politik olarak hız kazanması demek. Diğer yandan baktığımızda ise globalde, Türkiye’den daha somut iklim adımları beklenecek. Ülkemiz için motivasyon oluşturabilir.
Zirve sürecinde devlet başkanları, bakanlar, CEO’lar, akademisyenler, genç iklim aktivistleri gibi 30 bini aşkın katılımcı Türkiye’ye gelecek. Bu uluslararası iş birliklerinin gelişmesi için büyük bir fırsat taşıyor. Öte yandan dev organizasyonun lojistik yükü çok ağır. Türkiye’deki şirketler, üniversiteler, belediyeler ve sosyal girişimler COP31 sürecinde projelerini ve başarılarını küresel arenada sergileyebilecek. Eğer doğru değerlendirilirse, sürdürülebilir şehirler, temiz enerji yatırımları ve inovasyon projeleri hızlanabilir. Aynı zamanda yeşil finansman, inovasyon ve teknoloji iş birliklerinin hızla artabilir.
Avustralya’da işler karışık!
Haber, Türkiye’de umut tohumları yeşertirken, COP31 ev sahipliğini kaybeden Avustralya’da sert tartışmalarla sosyal medya ikiye bölündü. Özellikle sağcı hesaplar, zirveyi maliyetli bir elit projesi olarak görerek, “Etkinlik, Zoom üzerinden kolayca emisyonsuz bir şekilde gerçekleştirilebilirdi” yorumunu yaptı.
X platformunda bazı kullanıcılar konferansın ülkeye 2 milyar dolara mal olacağını iddia ederek “Vergi israfı!”, “Gösteriş…”, “Evsizlik varken konferans mı yapılır?” gibi sert ifadeler paylaştı. Duruma sevinenler ise “Türkler bizi uyandırdı”, “Avustralya için küçük bir kazanım”, “Avustralyalı vergi mükellefleri için büyük bir zafer” söylemlerinde bulundu.
Bu tepkiler sadece ekonomik değil; aynı zamanda kültürel ve politik kutuplaşmanın da göstergesi. COP gibi küresel iklim zirvelerinin, dünya genelinde bazı kesimler tarafından hâlâ şüphe ve güvensizlikle karşılandığını gösteren çarpıcı bir örnek niteliğinde…
Elbette liderlerin bir araya gelmesi, diplomasi adına atılan en büyük adımlardan biri. Böylesine dev bir organizasyona “misafirperver” bir ülke olarak ev sahipliği yapacak olmak da gurur verici…
2026’nın ülkemiz adına yeşil bir yüzyılın başlangıcı olmasını temenni ediyorum.
Eda Ünsün
Yeşil İş Platformu Dergisi / Yazı İşleri Müdürü
