Doğru tasarlanan toprak karbon projeleri iklim için büyük bir fırsat, ancak yanlış kurgular yılların emeğini bir sezonda silip süpürebiliyor.

İklim hedeflerinin en gözde başlığı hâline gelen toprak karbonu, kulağa romantik bir “toprağı iyileştirme” hikâyesi gibi geliyor. Ama bu projelerin perde arkasında bilimin, ekonominin ve sahadaki çiftçinin sınandığı oldukça zorlu bir süreç var.
Toprak karbonu… Son yılların en hızlı yükselen iklim yatırımı. Piyasada herkes “topraktan karbon yakalıyoruz” diye konuşuyor ama gerçekte bu iş, basit bir ağacın fotosentez yapması kadar düz bir çizgi değil. İyi bir projenin ilk adımı, toprağın mevcut karbon miktarını doğru ölçmekle başlıyor. Çünkü doğru belirlenmemiş bir başlangıç noktası, tüm hikâyeyi daha baştan zedeliyor. Bazıları modellemelerle iyimser tahminlere sığınsa da, sahada yapılan gerçek ölçümler bir projeyi ayakta tutan en önemli unsur. Elbette toprak tek başına karbon tutmuyor; çiftçinin uyguladığı tarım pratikleri belirleyici. No-till yönteminin gerçekten uygulanıp uygulanmadığı, cover crop çeşitliliğinin ne kadar güçlü olduğu, gübrenin azaltılıp azaltılmadığı… Hepsi birer turnusol kâğıdı. Çünkü çoğu proje “rejeneratif” etiketini seve seve kullanıyor ama bazen bu etiketin arkasında sadece iki sezonluk yüzeysel bir değişim oluyor.
Kritik Soru
Sektörde “ilave edilebilirlik” diye bilinen o kritik soru da burada devreye giriyor: Bu proje olmasaydı bu karbon yine tutulacak mıydı? Eğer cevap evetse, proje aslında yeni bir değer yaratmıyor demektir. İşte yatırımcıları en çok tereddütte bırakan noktalardan biri de bu. Bir de süreklilik meselesi var. Toprak karbonu kalıcı değil; yanlış bir sürüm, bir kuraklık yılı ya da hatalı bir otlatma pratiği, yılların kazanımını tek sezonda geri alabiliyor. Bu yüzden iyi bir projenin kalıcılık taahhüdü güçlü olmalı. Beş yıllık sözleşmeler artık kimseyi etkilemiyor; sektör uzun soluklu planlara bakıyor.
MRV yani ölçüm–raporlama–doğrulama süreçleri ise projenin omurgası. Her yıl veri toplanmıyorsa, bağımsız doğrulayıcı sahaya inmiyorsa, raporlar şeffaf değilse… Ne kadar parlak sunulursa sunulsun bir proje, güven kaybediyor.

Ekonomik Gerçekler
Bütün bunların üzerine ekonomik gerçekler geliyor. Çiftçinin bu süreçten kazancı net değilse, proje uzun süre hayatta kalmıyor. Karbon kredisi fiyatları düşerse, motivasyon da azalıyor. Yani toprak karbonunun başarısı, finansal sürdürülebilirlikle doğrudan ilişkili. Bugün iyi projelerin hepsinde bir ortak özellik var: Çiftçi işin merkezinde. Eğitim alan, kaydı düzgün tutan, uygulamayı gerçekten benimseyen çiftçilerle çalışan projeler ayakta kalıyor. Diğerleri çoğunlukla birkaç yıl içinde dağılıyor. Ve artık bir proje sadece karbon tutmakla da yetinemiyor. Sektörün bakışı genişledi: Biyoçeşitlilik artıyor mu? Toprak sağlığı gerçekten iyileşiyor mu? Su tutma kapasitesi yükseliyor mu? Bu soruların cevabı “evet” olan projeler geleceğin yıldızları.
