Kapatılan fosil yakıt santralleri, güneş, batarya ve hidrojen yatırımlarıyla yeniden hayat buluyor. Enerji geçişi, geçmişi dönüştürerek yeşil geleceğe yön veriyor…

Bir zamanlar bacalarından kara dumanlar yükselen kömür ve doğalgaz santralleri, bugün bambaşka bir gelecek için hazırlanıyor. Avrupa’dan Asya’ya kadar birçok ülkede, fosil yakıt altyapıları çöpe atılmak yerine dönüştürülüyor: güneş panelleri, batarya depolama üniteleri ve hidrojen tesisleriyle yeniden doğuyorlar. Bu dönüşüm yalnızca sembolik değil, aynı zamanda stratejik bir hamle. Çünkü eski santral sahaları, yeşil enerji yatırımları için eşsiz avantajlara sahip: mevcut elektrik bağlantıları, geniş arazi imkânı ve yıllardır kurulmuş lojistik altyapı. Yani geçmişin “kirli” merkezleri, bugünün düşük karbonlu geleceği için en uygun adreslerden biri haline geliyor.
Almanya’da kapatılan kömür santrallerinin batarya depolama tesisine dönüştürülmesi ya da Amerika’da dev doğalgaz santrallerinin hidrojen üretimine evrilmesi bu trendin en çarpıcı örnekleri arasında. Yatırımcıların gözünde bu alanlar, sıfırdan yeni bir proje geliştirmekten daha cazip. Aynı zamanda, yerel halk için de bir güven unsuru: İşini kaybeden enerji çalışanlarına, yeniden istihdam fırsatı yaratıyor. Sürdürülebilirlik açısından bakıldığında, bu yaklaşım “döngüsel ekonomi” kavramının enerji sektöründeki karşılığı gibi. Var olanı yıkıp atmak yerine yeniden işlevlendirmek, hem maliyeti hem de çevresel etkileri azaltıyor. Enerji geçişi böylece yalnızca geleceğe değil, geçmişle kurulan akıllı bağlara da yaslanıyor.
Görünen o ki, fosil yakıt devrinin sembolü olan bu eski tesisler, yeşil dönüşümün vitrinine taşınıyor. Santraller artık enerji tarihinin kapanmış birer sayfası değil; sürdürülebilir bir geleceğin yazıldığı yeni bir başlangıç noktası.
