Cuma, Aralık 5, 2025

Dünyanın Çöplüğü Olmak!

Zengin ülkeler kendi atıklarını geri dönüşüm adı altında başka coğrafyalara ihraç ediyor. Türkiye ise bu küresel ticarette önemli bir durak. Geri dönüşüm adı altında yürüyen bu ticaret, sadece doğayı değil, insan hayatını da zehirliyor. Peki bu yük kimin omzunda?

Atık Ticareti
Atık Ticareti

Bir köyün kenarında yükselen geri dönüşüm tesisinden dumanlar yükseliyor. Çocuklar oyun oynarken havayı kaplayan plastik kokusunu soluyor, anneler ise çamaşırlarını tekrar yıkamak zorunda kalıyor. Bu sahne, aslında küresel atık ticaretinin Türkiye’deki yüzlerinden sadece biri.

Her yıl dünya genelinde 200 milyon tonun üzerinde atık sınır ötesine taşınıyor. Avrupa Birliği, bu ticarette başı çeken bölgelerden. 2023 yılında sadece AB ülkelerinden 30 milyon ton atık ihraç edildi. En fazla alıcılar arasında Türkiye, Malezya ve Vietnam yer aldı.

Türkiye, özellikle plastik atık ithalatında öne çıkıyor. Resmî verilere göre, Türkiye 2022’de AB’den 400 bin tonun üzerinde plastik atığı ithal etti. Bu miktar, AB’nin tüm plastik atık ihracatının neredeyse yarısına denk geliyor.

Kâğıt üzerinde kulağa çevre dostu bir iş gibi geliyor: Atıklar geri dönüştürülüyor, ekonomiye kazandırılıyor… Ancak gerçekte olan, çoğu zaman bambaşka. Atıkların büyük kısmı işlenemiyor, yakılıyor ya da doğrudan doğaya bırakılıyor. Yakılan plastiklerden çıkan zehirli duman, tesis çevresindeki mahallelerde yaşayanların ciğerlerine doluyor.

“Çocuklarımın sürekli öksürüğünü dinlemekten yoruldum,” diyor tesisin yanındaki mahallede yaşayan Ayşe Hanım. “Camı açmaya korkuyoruz, çamaşır asmaya korkuyoruz. Biz istemedik bu çöpleri, ama biz ödüyoruz bedelini.”

Geri dönüşüm tesislerinde çalışan işçiler de benzer bir yükün altında. 23 yaşındaki Hasan, eldivensiz ve maskesiz çöp ayrıştırıyor: “Günde on saat plastik ayıklıyoruz. Ellerimiz yara içinde. Ama iş yok, mecburen buradayız.”

Bu manzarada asıl gözden kaçan nokta ise etik boyutu. Bir ülke, kendi halkına layık görmediği çöpü başka ülkelere gönderebilir mi? Bu, çevre adaletinin en açık ihlali değil mi? “Çöpünüzü alın, ama bedelini başkaları ödesin” yaklaşımı, yoksul coğrafyaları adeta dünyanın çöplüğüne çeviriyor.

Greenpeace ve GAIA gibi uluslararası örgütlerin raporları, Türkiye’nin bu yükü taşımakta zorlandığını defalarca ortaya koydu. Plastik ithalatı kısıtlansa da, farklı yollarla atık girişinin sürdüğü biliniyor. Tesis yakınlarında yaşayan insanlar ise soludukları havanın, içtikleri suyun, yetiştirdikleri ürünlerin kirlenmesinden endişeli.

Oysa çözüm, bu kirliliği sınırlar arasında gezdirmekte değil, kaynağında önlemekte yatıyor. Daha az tüketmek, tek kullanımlık ürünleri sınırlamak, yeniden kullanım kültürünü geliştirmek… Döngüsel ekonomi anlayışı, bu tabloyu tersine çevirecek tek yol.

Atık ticareti, sadece çevreye değil, insan hayatına da dokunan bir kriz. Çöplerin bedelini, çoğu zaman onları üretmeyenler ödüyor. Ve belki de sorulması gereken en acı soru şu: Başkalarının çocuklarına, kendi çöplerimizin gölgesinde büyümeyi reva görmeye hakkımız var mı?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Daha fazlası...