Cuma, Aralık 5, 2025

COP30 Bitti, İklim Siyasetinde Yeni Bir Perde Açıldı…

Amazon’un kalbinde yapılan COP30, güçlü dayanışma mesajları verdi ama fosil yakıtlar ve ormansızlaşma başlıklarında beklenen kırılmayı yaratamadı. Türkiye ise COP31’e hazırlanan ülke olarak sahnede daha görünür bir rol üstleniyor.

cop30'un ardından-dilhan hız

Günlerdir tüm dünyanın gözünü diktiği COP30 sonuçlandı. Amazon’un ağır ve nemli havası, COP30 boyunca müzakerelerin ruhuna da yansımış gibiydi. Belem’de bir araya gelen ülkeler, iklim kriziyle mücadelede ortak bir dili yakalamaya çalışsalar da fosil yakıtlar, finansman ve ormansızlaşma gibi kritik başlıklarda keskin ayrışmalar yaşandı. Yine de zirve, iklim politikasının girdiği yeni fazı anlamak açısından oldukça belirleyiciydi denilebilir.

Konferansta en dikkat çeken gelişme, iklim etkilerine uyum için ayrılacak finansmanın 2035’e kadar kademeli biçimde artırılacak olmasıydı. Özellikle aşırı hava olaylarından ağır etkilenen ülkeler için bu kararın ciddi bir nefes alanı yaratabileceği aşikar. Yalnız, miktar kadar uygulamanın nasıl yapılacağı da tartışma konusu; zira finansman mekanizmasının başlangıç noktası bile tüm ülkeler tarafından net şekilde tanımlanabilmiş değil.

Adil Geçiş

Bir diğer önemli başlık ise uzun süredir gündemde olan “adil geçiş” sürecinin resmiyete kavuşması oldu. Enerji dönüşümünün yalnızca teknolojik bir mesele değil, toplumsal bir dönüşüm olduğu artık resmen kayda geçti. Maden ve enerji sektörlerinde çalışan milyonlarca insanın geleceği, iklim müzakerelerinde ilk kez bu kadar görünür bir şekilde masaya taşındı. Öte yandan fosil yakıtlardan çıkış meselesi maalesef COP30’un en zayıf halkasıydı. Net bir yol haritası ortaya konamadığı için zirve, bu başlıkta güçlü bir kırılma yaratamadı. Aynı durum ormansızlaşma için de geçerliydi aslında; hedef tarih konusunda uzlaşılamaması, özellikle ev sahibi Brezilya’da beklentiyi düşürdü. Karbon piyasalarında atılan küçük teknik adımlar ise karmaşık yapıyı sadeleştirmeye yetmiş değil. Bu genel tablo, küresel ticaretin iklim politikalarından giderek daha fazla etkileneceğini de gösteriyor. Tek taraflı karbon düzenlemelerinin yaratabileceği gerginlikleri azaltmak için yıllık bir diyalog mekanizması kurulması kararlaştırıldı. Bu adım şimdilik tansiyonu düşürse de önümüzdeki yıllarda yeni tartışmalara kapı aralayabilir.

Türkiye Tablosu

Türkiye açısından ise tablo oldukça ilginç. COP30’un ardından COP31’in Antalya’da yapılacak olması artık kesinleşti ve Türkiye bir anda iklim diplomasisinin merkezine oturdu. Bu yalnızca ev sahipliği değil; uluslararası masada daha etkili bir konum alma fırsatı da demek. Adaptasyona ilişkin finansmanın güçlenmesi, Türkiye’nin su yönetimi, kuraklıkla mücadele, afet direnci ve altyapı güçlendirme alanlarında yeni finansman kaynaklarına erişim kolaylaşabilr. Ancak Türkiye için asıl kritik nokta, fosil yakıtlardan çıkış tartışmalarının çözümsüz kalmış olması. Enerji dönüşümünde sosyal ve ekonomik gerçekleri gözeten bir “adil geçiş” politikası geliştirmek, COP31’e giden süreçte Türkiye’nin kaçamayacağı bir gündem maddesi hâline geliyor. Uluslararası toplum artık sadece hedef değil, ilerleme görmek istiyor.

COP30’un ardından ne söyleyelim? Devrim niteliğinde kararlar üretmese de iklim politikasının daha gerçekçi, daha hesap verebilir bir döneme girdiğini bir gerçek. Ve Türkiye, Antalya’da yapılacak COP31’e doğru ilerlerken bu yeni dönemin tam ortasına düşmüş durumda. Asıl mesele ise şu: Türkiye bu zirveyi yalnızca bir prestij fırsatı olarak mı görecek, yoksa iklim politikalarında gerçek bir dönüşüm hamlesine mi çevirecek Bu sorunun cevabı, önümüzdeki bir yıl içinde şekillenecek.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Daha fazlası...