Cuma, Aralık 5, 2025

COP28 İklim Finansmanı İçin Bir Dönüm Ya Da Kırılma Anı Olacak

Bir keresinde ulusal iklim politikalarını müzakere etmek üzere her yıl toplanan Conference of Parties’in uzun süredir katılımcısı olan bir kişi, toplantıları bir odanın (gerçek delegeler) iklim konusunda kurallar koymaya çalışması, diğer odanın ise (şehirdeki diğer paydaşlar) bu kurallarla en iyi şekilde nasıl oynanacağına hazırlanması olarak tanımlamıştı. Alaycı bir yaklaşım ama yersiz de değil. 

Geçen yılki COP27, şu anda COP28’in ev sahibi olan Birleşik Arap Emirlikleri hariç, herhangi bir ulusal delegasyonun temsilcilerinden daha fazla petrol ve gaz lobicisine – temel kirletici ürünlerine bağlı kalmak için hala büyük mali teşvikleri olan endüstrilere hizmet veren – ev sahipliği yaptı. COP28’in Başkanı Sultan Al Jaber’in Abu Dabi National Oil Company’nin CEO’su olarak “BAE’nin gelişmemiş petrol ve gazını keşfetmeye odaklanma” konusunda profesyonel bir yetkiye sahip olduğunu göz önünde bulundurulmalı. 

Bu hem COP21’in Paris Anlaşması’nın iklim değişikliğini 1,5 santigrat derecelik global sıcaklık artışının altında tutacak politikaları teşvik etme hedefi hem de International Energy Agency’nin yüzyılın ortasına kadar net sıfıra ulaşmak istiyorsak dünyaya yeni fosil yakıt arzı gelişimini durdurma çağrısı ile keskin bir uyumsuzluktur. İklim finansmanı – iklim değişikliğinin azaltılması ve adaptasyonuna yönelik faaliyetlere veya projelere fon akışı – COP28 Action Agenda’nın üst sıralarında yer almaktadır. Belirtilen hedeflerden biri de “iklim finansmanını düzeltmektir.”

Verilmiş sözler, yerine getirilmemiş sözler

COP28 İklim Finansmanı

Ne bozuldu? En önemlisi gelişmiş ülkelerin 2009 yılında, 2020 yılından itibaren hem kamu hem de özel mekanizmalar yoluyla gelişmekte olan ülkeleri emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda desteklemek için yıllık 100 milyar dolar tahsis etme sözü vermesidir. Ancak temiz ve adil bir ekonomiye başarılı bir geçiş, kalemlere eklemeler veya ince ayarlar değil, bütün bir sistem yaklaşımı gerektirecektir. Finansal sistemin süregelen iklim krizine katkısı, sızdıran bir lavabo meselesi değil, bozuk bir tesisat meselesidir.

COP sürecinde tek bir rakama (gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere aktarılacak yıllık 100 milyar dolar) aşırı odaklanılması, mevcut finansal sistemdeki aksaklıkları ele almak için kullanılabilecek oksijenin büyük bir kısmını tüketmiştir.

Cambridge University Center for Sustainable Finance Direktörü Nina Seega durumu şu şekilde ifade ediyor: “En çok kimin suçlanacağı ve neden olunan zararın bedelini kimin ödemesi gerektiği konusunda tartışabiliriz. Politikacıların ve özel sektörün çekişmeyi bırakıp bir yol haritası üzerinde anlaşmaları gerekiyor. Temiz, daha sürdürülebilir bir ekonomiye ve topluma geçişin gerçekleştiği konusunda hemfikir olmalı ve fosil yakıtları aşamalı olarak ortadan kaldırmaya ve finansal akışları petrol, kömür ve gazdan uzaklaştırıp daha temiz çözümlere doğru kaydırmaya rıza göstermelidirler.”

Acımasız dürüstlük ve sonuç

İklim finansmanı, somut tanımlara büyük ihtiyaç duymaktadır. Bunu bir göz önünde bulundurun: Bangladeş’teki bir kömür santralinin, Asya’daki çikolata mağazalarının ve Mısır’daki bir havalimanının genişletilmesinin finanse edilmesine yönelik projelerin tümü, gelişmiş ülkeler tarafından ulusal iklim finansmanı hedeflerine yönelik eylemler olarak Birleşmiş Milletler’e bildirilmiştir. Birleşmiş Milletler’in neyin iklim finansmanı olup neyin olmadığı konusunda somut bir rehberliği olmadığı göz önüne alındığında, bunu yaparken hiçbir kural çiğnenmemiştir.

Filipinler Maliye Bakanlığı müsteşarının Reuters’e söylediği gibi, “Bu finansın vahşi, vahşi batısı. Esasen iklim finansmanı dedikleri şey iklim finansmanıdır.”

Monetary Authority of Singapore’un sürdürülebilir finans danışma panelinde ve S&P Ratings’in sürdürülebilir finans bilim konseyinde de yer alan Seega, bu gözetimi düzeltmeye başlamak için Birleşmiş Milletler delegelerine iki somut adım öneriyor. İlk olarak, finansörler tüm finansal akışlarda “önemli zarar vermeme” ilkesinin benimsenmesini desteklemelidir. İlkenin kriteri, “sürdürülebilir” olarak kabul edilen bir faaliyetin diğer çevresel hedefler üzerinde olumsuz etkileri olmamasını sağlamaktır. İkinci olarak, Paris Anlaşması’nı imzalayan ülkeler, Avrupa Birliği’nin sürdürülebilir faaliyetler için oluşturduğu sınıflandırma gibi daha bölgesel sınıflandırmalar oluşturmak yerine tek bir global sınıflandırmayı benimsemelidir.

Acımasızca dürüst olmak, COP sürecinin on yıllar boyunca pek de işe yaramadığını kabul etmeyi gerektirecektir. COP28 için kuşkulu bir ortam olmasına rağmen, dünya ulusları ve özel sektörlerin Dubai’de iklim finansmanı konusunda bir şeyler yapabileceğine dair hala umut var mı?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Daha fazlası...