Cuma, Aralık 5, 2025

Aile Şirketlerinde Sürdürülebilirlik

Aile şirketleri, yalnızca ekonomik başarılarıyla değil, kuşaklar boyu süren değer ve kültür aktarımıyla da iş dünyasında kendine özgü bir yerde duruyorlar. Sürdürülebilirlik konusu da kurumsal şirketlerde olduğu gibi aile şirketlerinin de gündeminde.  TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Başkanı Gülfem Yorgancılar Perçin, aile işletmelerinin çevresel, sosyal ve yönetişim boyutlarında nasıl bir rol izlediklerini konuştuk. İşte satırlara yansıyanlar…

TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Başkanı Gülfem Yorgancılar Perçin
TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Başkanı Gülfem Yorgancılar Perçin

Sizce aile işletmelerinin sürdürülebilirlik yolculuğu, kurumsal şirketlerden hangi yönleriyle ayrışıyor?

    Birincisi, uzun vadeli vizyon. Kurumsal şirketlerde öne çıkan çeyrek dönem kar odaklılık yerine aile şirketlerinde kuşaklar boyu devamlılık öne çıkar. Bu da sürdürülebilirliği bir yatırım ya da olması gereken bir iş gibi değil, doğal bir yaklaşım haline getirir.

    İkicisi, aile şirketleri için sürdürülebilirlik sadece çevresel ve finansal değil, aynı zamanda aile değerlerinin, iş etiğinin ve topluma olan görevlerimizin yerine getirilmesi konularındaki hassasiyetin gelecek nesillere aktarılmasını sağlar. Aile şirketleri hızlı karar alırlar, çeviktirler. Bu da onların sürdürülebilirlikle yapılması gereken regülasyonların uygulanmasında hızlı hareket etmelerini sağlar. Aynı zamanda aile şirketleri bulundukları ekosistemde rol modeldirler, yaptıkları sürdürülebilirlik faaliyetleri ile yakın çevrelerini de beslerler.

    TAİDER olarak sürdürülebilirlik kavramını aile işletmeleri özelinde nasıl tanımlıyorsunuz?

      Aile, değerleri ve kültürü ile kuşaktan kuşağa geçen bir zincirdir.

      Aile şirketlerinde sürdürülebilirlik deyince sadece çevresel boyutu değil; ekonomik, sosyal, toplumsal, kapsayıcılık, eşitlik ve miras boyutu ile de düşünmek gerekir. TAİDER’in yaklaşımı da bunu destekler. Geçmişten geleceğe “Ailede Birlik, İşletmede Sürdürülebilirlik” söylemimiz her zaman geçerliliğini koruyor. Eğer ailedeki birliği, kültürü ve anlayışı ailenin değerleri ile korursak işletmelerimizdeki sürdürülebilirliği daha kolay sağlarız.

      Yeni nesil aile üyeleri sürdürülebilirlik konusunda daha talepkâr ve duyarlı. Siz bu dönüşümü nasıl gözlemliyorsunuz?

        Önceki kuşaklarda sürdürülebilirlik bir yaptırım olarak görülürken, şimdiki ve gelecek nesillerde iş yapış biçimi olarak karşımıza çıkıyor ve şirketler gerçekten bir dönüşüm yaşamaya başlıyorlar. Dijitalleşme, şeffaflık ve sosyal medya ile isteklerini çok daha iyi dile getiriyorlar. Böylelikle şirketler de yaptıkları sürdürülebilirlik faaliyetlerini sosyal medya kanalıyla rakamlarla ölçerek gelişimlerini ve aldıkları belgeleri paylaşarak farkındalığı yükseltiyorlar. Ayrıca genç nesil, yeşil üretim yapan firmaları destekliyorlar, onların ürettikleri ürünleri almayı tercih ediyorlar. Bu da rekabette onları bir adım öne çıkarıyor.

        TAİDER üyeleri arasında sürdürülebilirlik konusunda öne çıkan iyi uygulama örnekleri var mı? Paylaşabilir misiniz?

          Üyelerimiz arasında pek çok güzel örnek var. Ancak sayıları oldukça fazla olduğu için hepsini sıralamak mümkün olmayacağından, dernek bünyesinde gerçekleştirdiğimiz ve sürdürülebilirlik çalışmaları için bir çatı görevi gören, bu sene 9. dönemi gerçekleşecek Kuzey Yıldızı Aile Şirketlerinde Sürdürülebilirlik Programı’ndan bahsetmek isterim. TAİDER üyesi olsun, olmasın başvuran tüm aile şirketlerini aile ve gelecek nesiller, çalışanlar, iş modeli, çevre, toplum ve kurumsal yönetim kategorilerinde hem dijital ortamda sorularımızla hem de profesyonel ekiplerin gerçekleştirdiği saha ziyaretinde değerlendirerek bir geri bildirim raporu hazırlıyoruz. Raporun sonunda şirketlerin yaptığı sürdürülebilirlik faaliyetlerine de tanık oluyoruz. Bu da üyelerimiz arasında müthiş bir etki yaratıyor. Birbirimizden öğreniyor ve ilham alıyoruz.

          Önümüzdeki 10 yılda aile işletmeleri için sürdürülebilirliğin hangi boyutu kritik hale gelecek: çevresel, sosyal, yönetişim mi?

            Bence en önemli boyutu çevresel olacak. CBAM(Karbon sınırda düzenleme mekanizması)
            Karbonu fiyatlamak, tedarik zincirini kanıtlamak, ürünü izlenebilir kılmak. Bunu yapmayan şirketler AB pazarında üç büyük sorunla karşılaşacak: maliyet, erişim ve itibar kaybı.

            Ve bu yolculukta hepimizi bekleyen üç fatura var:

            • Karbon faturası,
            • Uyum ve raporlama faturası,
            • Ürün dönüşüm faturası.

            Bu üçüne hazırlanmayan şirketler rekabeti kaybedecektir.

            İkinci boyut ise insan ve yetenek boyutu. Gençleri elinde tutmak için aile şirketlerinde esnek çalışma ve yan haklar, çeşitlilik, kapsayıcılık gibi sürdürülebilirlikte öne çıkan bu boyutlar kritik olacak.

            Son olarak da dijital dönüşüm ve teknoloji… Doğru veri, yapay zeka entegrasyonu, otomasyon… Sadece verimlilik değil, sürdürülebilirlik raporları ve şeffaflık için de zorunlu hale gelecek, dolayısıyla şirketlerimizin bunlara hazır olması kaçınılmaz görünüyor.

            YORUM YAZ

            Lütfen yorumunuzu giriniz!
            Lütfen isminizi buraya giriniz

            Daha fazlası...