Aroma ve koku üreticisi Givaudan, bitki bazlı gıda sektörünün geleceğini şekillendiren beş temel trendi paylaştı. 3.000’den fazla Avrupalı tüketici ve 250 sektör uzmanıyla yapılan araştırmanın sonuçları dikkat çekici…

1. Sağlık ve Beslenme
Avrupalıların %54’ü bitki bazlı et ürünlerini denemiş olsa da, %12’si bu ürünleri satın almayı bıraktığını, %17’si ise tüketimini azalttığını belirtiyor. Bu gerilemenin arkasında genellikle sağlık endişeleri yatıyor. Tüketiciler, yüksek protein ve lif içeriği gibi besinsel faydaların net biçimde aktarılmasını talep ediyor.
2. Tat ve Doku
Tüketicilerin %32’si, bitki bazlı et ürünlerini denemeye bile sıcak bakmıyor. Bu isteksizliğin temel nedenlerinden biri tat ve dokunun yetersiz bulunması. Givaudan, bu sorunları aşmak için tat bozan yan aromaları maskelemeye, ağız hissini geliştirmeye ve et benzeri pişirme deneyimleri yaratmaya odaklanıyor. Şirket ayrıca mikoproteinler, algler, 3D baskı ve hücre tarımı gibi yeni teknolojileri araştırıyor.
3. Gerçekten “Et Değil” Ürünler
Tüketicilerin bir kısmı, et taklidi yerine tamamen özgün bitki bazlı ürünlere yöneliyor. Givaudan’ın Moonshot Pirates iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Shape the Future” yarışmasını kazanan Valyncia projesi, mikrobiyal fermantasyonla elde edilen, hem protein kaynağı hem de sağlıklı bir şeker alternatifi olan tatlı meyve bazlı bir ürün sundu.
4. Fiyat ve Değer Dengesi
Yüksek fiyatlar nedeniyle tüketiciler, bitki bazlı ürünlerin yalnızca lezzetli değil; aynı zamanda besleyici, sürdürülebilir, pratik ve doyurucu olmasını bekliyor. Bu beklenti, özellikle hayat pahalılığıyla mücadele eden kesimlerde daha da belirginleşiyor.
5. Sürdürülebilirlik ve Temiz İçerik
Araştırma, tüketicilerin temiz içerikli ve çevre dostu ürünlere olan ilgisinin arttığını gösteriyor. Ancak ambalaj fazlalığı ve tedarik zinciri şeffaflığı eksikliği gibi konular, bazı tüketicilerde şüphe yaratıyor.
Givaudan, bitki bazlı ürünlerin yeniden büyüme ivmesi kazanabilmesi için şu vurguyu yaptı: “Sadece heyecan yaratmak yetmez; lezzet, besin değeri ve sürdürülebilirlik alanlarında somut çözümler sunmamız gerekiyor. Bu ancak tüm değer zincirinin birlikte çalışmasıyla mümkün.”
