Doğaya karşı işlenen ağır zararların ortak adıdır ‘ekosid’ ve düşünüldüğünde ciddi bir insanlık suçu olduğu da aşikardır…

Tarih boyunca çevresel yıkım, savaşların bir silahı olarak kullanıldı. Romalıların Kartaca’nın tarlalarını tuzlamasından, Irak’ın Kuveyt’teki petrol sahalarını ateşe vermesine; İsrail’in Filistinli zeytinliklerini buldozerlerle yok etmesine kadar doğaya verilen zarar, stratejik bir araç oldu. Ancak ordular ve liderleri insanlara verdikleri zarardan ötürü yargılanırken, doğa çoğu zaman sessiz bir kurban olarak kaldı. Doğal çevreye verilen tahribat, insanların yaşamına doğrudan etki etse de çoğunlukla görmezden gelindi. Son yıllarda ise dünya genelinde “ekosid” olarak bilinen doğaya yönelik büyük çaplı zararların uluslararası suç olarak tanınması için güçlü bir kampanya yürütülüyor.
Ekosid Nedir?
Ekosid kavramı ilk kez 1970’lerde, biyolog Arthur Galston tarafından, Vietnam Savaşı sırasında ABD’nin kullandığı turuncu gazın ormanlarda yol açtığı büyük tahribatı tanımlamak için kullanıldı. Bu fikir zaman zaman çeşitli çevre zirvelerinde gündeme gelse de, 2000’li yıllara kadar geri planda kaldı. Kavramı yeniden gündeme getiren isim, hukukçu Polly Higgins oldu. Higgins, ekosidi “bir bölgedeki ekosistemlerin insan eliyle veya başka sebeplerle büyük zarar görmesi, yok olması veya kaybedilmesi ve bu nedenle o bölgede yaşayanların huzurlu yaşamlarının ciddi şekilde engellenmesi” olarak tanımladı.
Ekosid, Uluslararası Suç Olabilir mi?
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (UCM) kuran Roma Statüsü, şu anda dört temel uluslararası suçu kapsıyor: soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu. Kampanyacılar, bu listeye ekosidin de beşinci “barışa karşı suç” olarak eklenmesini istiyor.
Teklif, çevresel yıkımın sadece savaş zamanlarında değil, barış zamanlarında da yargılanabilir olmasını amaçlıyor. Özellikle şirketler ve devletler, büyük ölçekli çevresel tahribatlardan sorumlu tutulabilecek. Stop Ecocide International adlı kuruluşun CEO’su Jojo Mehta’ya göre, bu tür bir suç tanımı “savaş zamanında yargılamayı mümkün kılacak açık bir yasal araç” da yaratacak.
Yasal Süreç Nasıl İşleyecek?
Roma Statüsü kapsamındaki davalar, Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Bir dava, BM Güvenlik Konseyi’nin yönlendirmesiyle ya da devletler ve bireylerin başvurularıyla başlatılabiliyor. Ancak UCM, “son çare” olarak görülüyor. Bu nedenle öncelikle ulusal hukuk yollarının tükenmiş olması gerekiyor. Örneğin, Ukrayna şu anda Rusya’nın işgaliyle birlikte oluşan çevresel zararlara ilişkin davaları kendi mahkemelerinde yürütüyor.
Ne Kadar Gerçekçi ve Engeller Neler?
Mehta’ya göre, ekosid kavramının yeniden gündeme gelmesi büyük ölçüde Ukrayna’nın çabalarına bağlı. 2022’deki Rusya işgali sonrası çevreye verilen zarar, uluslararası hukukta bu suçun tanımlanması için somut bir gerekçe haline geldi.
Stop Ecocide Vakfı’nın oluşturduğu tanım, birçok ülkenin kendi yasalarında ekoside yer vermesi için ilham kaynağı oldu. Belçika ve Fransa gibi ülkeler bu konuda adım atanlar arasında yer alıyor. Avrupa Birliği de kısa süre önce yayımladığı yeni çevre direktifinde ekosid kavramına önsözde yer vererek üye ülkelere daha güçlü çevre koruma yükümlülükleri getirdi. Ancak en büyük engel, kamuoyunun konuya dair yeterince bilgi sahibi olmaması. Mehta’ya göre artık hiçbir hükümet bu yasaya açıkça karşı çıkmak istemiyor, çünkü bu siyasi açıdan olumsuz algılanıyor. Bunun yerine, bazı devletler yasanın etkisini azaltacak zayıf versiyonlarını öne sürmeye çalışıyor ya da mevcut yasaların yeterli olduğunu savunuyor.
En Çok Kim Destekliyor?
Yasa tasarısını en güçlü şekilde destekleyen ülkeler, çevresel yıkımdan en fazla etkilenenler. Ukrayna, Rusya ile savaştan ötürü öne çıkarken; deniz seviyesindeki yükselişle boğuşan Vanuatu, Fiji ve Samoa gibi ada ülkeleri ile biyoçeşitliliğe verilen zarara karşı sesini yükselten Demokratik Kongo Cumhuriyeti bu konuda en aktif ülkeler arasında.
Kaynak: The Guardian
